07/04/2010
Slow Food Yağmur Böreği ve ÇEKÜL ortaklığında Tohumdan Sofraya -Mevsiminde Sebze Meyve Tüketimi Eğitimi’nin gönüllü neferlerinden biri olduğumdan beri çok şey öğrendim.
Bir tüketici olarak titizim zaten, şimdi hem titiz hem şüpheci hem sorgulayan hem de çözüm üretmeye çalışanım. Bazen böyle olmak hayatı zorlaştırıyor, insan artık ne yiyeceğini, nereden alışveriş edeceğini bilemiyor, ama böyle olmak gerekiyor.
“Bizim çocukluğumuzda” şeklinde başlayan cümleler kurup, çocukluğumuzdan beri değişen düzeni, dayatılan sistemi sorgulamaktan çekinerek ne kendimize ne de çocuklarımıza, gelecek kuşaklara bir yararımız oluyor çünkü...
Tohumdan Sofraya Eğitimini ilköğretim okullarında, zaman zaman da anaokullarında uyguluyoruz. Eğitim boyunca, çocukların beslenme alışkanlıklarını gördüğümüzde bilinçsizliğimiz bütün çıplaklığıyla seriliyor gözlerimizin önüne. Çocukların çoğu zaman anne-babalarından ya da öğretmenlerinden daha açık olduklarını görmek ise umut verici oluyor. Ne yapıyoruz Tohumdan Sofraya Eğitimi’nde? Çocuklara neden mevsiminde yetişen sebze meyveleri yemeleri gerektiğini, bir günlük beslenme tabağının nasıl olması gerektiğini, sebzelerin meyvelerin nerelerde nasıl yetiştiğini konuşuyoruz ve sonra da mutfağa giriyoruz...
Değişik tatların, kokuların peşinde, annelerin çoğu zaman uzak tutmayı tercih ettiği mutfakta çocukların nasıl minik birer aşçı olabildiğine şahit oluyoruz. Eğitimin en eğlenceli kısmı da mutfak bölümü zaten.
Oyunlarla, hikayelerle desteklenen eğitimde anlatılan masallardan birini bir süredir evde oğluma da anlatıyorum, hatta oğlumun arkadaşlarına da. Sürprizli bir masal bu; hatta oğlumun tanımıyla ‘sihirli’. Öyle gerçekten; bir mucizeyi anlatıyor çünkü Caroline Sherwin Bailey, “Kapısı ve Penceresi Olmayan Küçük Kırmızı Ev” masalında. Türkçeye eğitim içeriğimizi de hazırlayan Olcay Bingöl çevirmiş masalı, ne yazık ki burada yayınlanmış bir kitap değil yani. Kısaca ‘bir tohum masalı’ diyebileceğim bu nefis hikâye o kadar dillendi ki evimizde, oğlum okuldaki arkadaşlarına da anlatmamızı istedi.
Daha önce velilerine Tohumdan Sofraya sunumu yaptığımız Küçük Ağaç Anaokulu’nun sevgili müdürü velilerin çocuklarla ortak bir şeyler yapması fikrine açık biri neyse ki. Masalın etkisine girmesi de uzun sürmedi zaten ve ben Küçük Ağaç’ın 5-6 yaşındaki bıdırlarına “Kapısı ve Penceresi Olmayan Küçük Kırmızı Ev”i anlatırken buldum kendimi. Oğlum ağzı kulaklarında, ama büyük bir gizi de saklamayı başararak katıldı arkadaşlarının arasına; ne de olsa ‘sihri’ biliyordu! Masalın sonuna yaklaştığımda, yani tohumları saklayan ‘sihirli yıldızı’ çocuklara gösterdiğimde yüzlerindeki şaşkınlığı görmenizi isterdim. Ne kadar doğal, ne kadar içtenler.
O an anladım ki, bir tohumun mucizesini büyüklerden daha iyi kavradılar. Minik ellerine bıraktığım elma tohumlarını o nedenle büyük bir neşeyle ve heyecanla diktiler kocaman saksımıza. O kadar da dikkatliler ki, saksının bir köşesine diktiğimiz ‘elma’ resmindeki elmaların yeşil olmasına takıldılar; çünkü onların elmaları kırmızı olacaktı!
Şimdi meraklı bir bekleyiş, sahipleniş var okulda; 11 minik elin toprakla buluşturduğu 11 minik tohum gülümsemeye hazırlanıyor güneşe, çocuklara.
İyi ki ısrar etti oğlum bu masalı arkadaşlarına da anlatmam için. Tohumun mucizevi gücünü keşfettiler böylece. Çoğaldı masalın sihri, buluştu tohumlar toprakla. Umarım hepsi sağlıkla büyür onlara hayat veren miniklerle birlikte...
Raife Polat / ÇEKÜL Vakfı Gönüllü Koordinatörü
http://www.ntvmsnbc.com/id/25078822/ adresinde yayınlanmıştır!